REPLİKA ÜRÜNLER HAKKINDA TELİF HAKLARI İHLALİ VE HAKSIZ REKABET

Fikri mülkiyet genel olarak, bir eserin ya da tasarımın yaratıcısına, eserinden ya da tasarımından belli bir süreliğine ticari olarak münhasıran fayda sağlamasıyla korunmaktadır. Bu haklar, yalnızca hak sahibi tarafından kullanılmakla beraber, yine hak sahibi tarafından lisanslanabilir, devredilebilir ya da başka şekilde tasarruf edilebilir.

Fikri mülkiyet türleri çok çeşitlidir  ve her birinin korunma şekli farklıdır. Müzik, sinema, resim gibi edebi ve sanatsal eserlerle yazılımlar telif hakları ile, teknik ve bilimsel buluşlar patent ile,  renk veya şekil gibi bir ürünü diğerinden ayırmaya yönelik özellikler marka haklarıyla korunmaktadır.

Marka hakları, ülkemizde 556 sayılı MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KHK ile, uluslararası alanda ise Dünya Ticaret Örgütü Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları (TRIPS) Anlaşması ile korunmaktadır.  556 sayılı KHK ya göre marka, “bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.” Şeklinde tanımlanmıştır.

Markanın korunması, aynı zamanda Türk Ticaret Kanunu Md. 54 ve devamında düzenlenen haksız rekabet hükümleri ile de bağlantılıdır. Bu kanun hükmüne göre, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılacak önlemler almak haksız rekabet hallerinden sayılmış ve bu şekildeki uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğunu vurgulanmıştır.

Markanın korunması ve haksız rekabet hükümlerinin en somut örneği, özellikle saat, telefon, çanta vs. alanında çokça karşılaşılan replika ürünlerde ortaya çıkmaktadır. Replika, birebir taklit anlamında kullanılır ve tescilli markalara ait ürünlerin bire bir kopyalanması ve satışının yapılması Türk Ticaret Kanunu kapsamında haksız rekabet halleri olarak kabul edilirken, 556 sayılı KHK kapsamında, marka hakkına tecavüz olarak adlandırılmaktadır.

Replika ürünlerin imalatı, yapımı ve satışı 556 sayılı KHK kapsamında marka hakkına tecavüz sayılan fiillerdendir. Buna göre, Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek ya da Markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya ticari amaçla elde bulundurmak suçtur ve cezai ve hukuki yaptırımları vardır.

Cezai yaptırımlar, 1- 3 yıl veya 2- 4 yıl arası hapis cezası ve adli para cezası iken, hukuki yaptırımlar, marka hakkına tecavüz sayılan fiillerin durdurulması, maddi ve manevi zararın tazmini ve tecavüze konu ürünlerin yapımına yarayan araçlara el konulması şeklinde uygulanmaktadır.

Türk Ticaret Kanununda kapsamında da haksız rekabet sayılan ve haksız ve hukuka aykırı olduğu belirtilen taklit, yani replika ürünler hakkında, yine bu kanuna göre , haksız rekabet sonucu menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlike içine giren kimse tarafından, fiilin haksız olup olmadığının tespiti istenebileceği gibi, haksız rekabete son verilmesi, haksız rekabet sonucu elde edilen maddi durumun ortadan kaldırılması, yanlış veya yanıltıcı beyanlar yapılmışsa  bu beyanların düzeltilmesi ve son olarak maddi veya manevi zarar tazmini   talep hakkı kullanılabilir.

Replika, yani taklit piyasasına baktığımız zaman, çoğunlukla uluslararası alanda tanınmış markaların taklit edildiği görülmektedir. Kural olarak, marka tescili ulusaldır. Yani tescilli marka, hangi ülkede tescil edildiyse, hakları o ülke sınırları içinde korunacaktır.  Fakat uygulamada çoğunlukla uluslararası alanda tanınmış olan markaların taklitlerinin yapılıp satıldığı görülmektedir. Bu durumda da korunmadan yararlanma, iki şekilde mümkün olmaktadır. Ya ilgili marka uluslararası bir sicilde kayıtlı bir marka olacak, ya da Türkiye’nin 1925 yılında taraf olduğu ve bugün itibariyle 140 ülkenin tarafı olduğu Paris Anlaşması’nda yer alan tanınmış marka kriteri içinde yer alacaktır.

Tanınmış marka, herhangi bir markanın sahip olduğu hukuki korumanın yanı sıra, bir takım ek korumalara da sahiptir. Tanınmış markanın tanımı, ne ulusal ne uluslararası düzeyde yapılmamıştır. Bununla beraber tanınmış marka kriterleri, toplumda bilinirlik derecesi, coğrafi alan,  promosyon süresi ve derecesi ve markanın yetkili makamlar tarafından tanınmış marka olarak tanınmasına dair başarılı örneklerin olması şeklindedir.

Tanınmış marka hakkının diğer markalarda olduğu gibi tecavüze karşı korunmasına ilişkin hükümler incelendiğinde, marka sahibine, tecavüz fiillerinin durdurulması, tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini, marka hakkına tecavüz dolayısıyla üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el konulması  ve el konulan ürünler ve araçların üzerindeki markaların silinmesi veya marka hakkına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası, marka hakkına tecavüz eden kişi aleyhine verilen mahkeme kararının, masrafları tecavüz edenden karşılanarak, ilgililere tebliğ edilmesi ve kamuya yayın yoluyla duyurulması, delillerin tespiti davası ihtiyati tedbir gümrüklerde el koyma konusunda özel hukuka ilişkin taleplerin sağlandığı görülmektedir.

Yazar : Avukat Meltem CİNKÖSE