Boşanmadan önce aldığınız ev boşandıktan sonra kimin olacak?
Avukat Kadir Kurtuluş’a 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile getirilmiş “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi”ni sorduk. ‘’Söz konusu bu yasal mal rejiminin ana hedefi ekonomik gücü elinde bulunduran erkek gücüne karşın evde çalışan ve ekonomik gücü bulunmayan kadını korumaktır.’’ diyen Kurtuluş sözlerine şu şekilde devam etti:
Boşanma sonrası mal paylaşımı boşanmanın en sancılı sürecini oluşturur. Boşanma kararı alan eşlerin çoğunluğu bu konuda uzlaşamadıklarından dolayı durum genellikle mahkemelere intikal etmektedir. Bu gibi durumlarda her şeyden önce tarafların tabi olduğu mal rejimi çok önemlidir. Çünkü malların paylaşımı mal rejimlerine göre farklılık göstermektedir. Eski kanuna göre, özellikle çalışmayan kadının evlilik birliği içinde sahip olunan mallardan neredeyse hiçbir hakkı bulunmamaktaydı . Kadının evde çalışması ya da çocuklara bakıyor olması çok büyük bir fark ya da önemli bir etken değildi. Yasa koyucu, belirli bir ekonomik geliri olamayan ve ancak, ev işleri ile çocuk bakımını üstlenerek evlilik birliğine emeği ile katkıda bulunan kadının mali haklarını korumak amacıyla kanuni bir düzenlemeye giderek, 01 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile edinilmiş mallara katılma rejimi yasal mal rejimi olarak kabul etmiştir.
Bu konuya daha iyi hakim olabilmek için öncelikle iki kavramı çok iyi anlamak gerekir. Bu kavramlar “edinilmiş mallar” ile “kişisel mallar” ayrımıdır. Boşanma gerçekleştiğinde öncelikle eşler kendilerine ait kişisel mallarını geri alırlar. Bir tarafın kişisel malı boşanmadan sonra da o kişinin kişisel malı olarak kalır. Türk Medeni Kanun’da “kişisel mallara” nelerin girdiği dört bent halinde sayılmıştır. Kanuna göre; eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevî tazminat alacakları, kişisel mallar yerine geçen değerler kişisel mal olarak kabul edilmiştir.
Mal rejiminin devamı süresince eşlerden her birinin karşılığını vererek edindikleri mallar ise “edinilmiş mal” olarak sınıflandırılmıştır. Edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında kanunda örneklenen edinilmiş mallar; çalışma karşılığı edinilen edimler, sosyal güvenlik kapsamında personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, kişisel mallarının gelirleri, edinilmiş malların yerine geçen değerler olarak sayılmıştır. Burada unutmamak gerekir ki mal tasfiyesine konu malların hangilerinin edinilmiş mal sınıfına ve hangilerinin kişisel mal sınıfına gireceği somut uyuşmazlığın niteliğine göre mahkeme tarafından değerlendirileceğidir.
Uygulamada 2002 öncesi yapılan evliliklerin 2002 sonrasında boşanmayla son bulması durumunda her iki rejime göre de tasfiye yapılmaktadır. Bununla birlikte aynı evlilik birliği içinde mal ayrılığı rejimine tabi olan zaman diliminde ‘Katkı Payı’ kavramı, edinilmiş mallara katılma rejimine ait dönemde ise katılma alacağı, artık değer, değer artış payı kavramları öne çıkmaktadır.
Bu konu hakkında kuşkusuz ki en önemli unsurlardan biri edinilmiş mallara katılma rejiminde tasfiye usulüdür. Mal rejimi tasfiyesinde her iki taraf da birbirlerinden edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamındaki katılma alacağı, değer artış payı alacağı veya mal ayrılığı rejimi dönemindeki katkı payı alacağı talebinde bulunabilmektedirler.
Edinilmiş mallar belirlendiğinde bir eşin katılma alacağı şu şekilde hesaplanmaktadır:
Katılma Alacağı=> edinilmiş malların toplam değeri + edinilmiş mallara eklenecek değerler -/+ denkleştirme – edinilmiş mallara ilişkin borçlar.
Eklenecek değerlerin kapsamına;
* Mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
* Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler girmektedir.
Elbette ki bu uygulamada mal rejimine ilişkin tasfiye problemleri ile karşılaşmak mümkündür. Uygulamada ortaya çıkan en önemli sorunlardan birisi çalışan kadının gelirinin parasal değerinin resmi şekilde ispat edilemediği için hesaplanamadığı durumlarda (halı, kilim dokumacılığı vs.) kadının yaptığı katkının, hakkaniyete göre belirlenmesidir. Burada, anlaşmalı boşanmaya bağlı protokollerde tarafların, kanunen sadece boşanma ve fer’ileri konusunda anlaşmış olmaları yeterli olup, edinilmiş mallarla ilgili anlaşma zorunlulukları olmaması uygulamada çeşitli sorunlara neden olmaktadır. Bu nedenle özellikle evlilik birliğinin anlaşmalı boşanma yolu ile sona erdirildiği hallerde tarafların mal tasfiyesi noktasında bir uzlaşmaya varmaları boşanma sürecini hızlandıracaktır.
Sonuç olarak, özel bir mal rejimi seçilmemişse taraflar yasa tarafından belirlenen edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler. Özelikle evlilik birliği içinde edinilmiş tüm malvarlığı üzerinde tarafların eşit şekilde hak sahibidir. Bir başka anlatımla evlilik birliği devam ederken alınan bir gayrimenkul taraflar arasında eşit şekilde paylaştırılır. Yine evlilik birliği başlamadan önce banka kredisi ile alınmış bir gayrimenkul hangi eşin üzerine olur ise olsun kredi borcu evlilik birliği içinde ödenmiş ise bu malvarlığı üzerinde de taraflar yarı yarıya hak sahibidirler. Ancak evlilik birliği başlamadan önce bir eş tarafından alınmış ve tüm bedeli o eşin kendi malvarlığı ile ödenmiş ev, arsa gibi gayrimenkuller kişisel mal sınıfına girer ve edinilmiş mallara ortaklık rejiminin dışında tutulur.”
Avukat Kadir Kurtuluş
Kaynak : Emlakkulisi.com