Anonimlik Hakkı
İçinde bulunduğumuz bilişim çağında, anonimlik hakkı aslında yeni bir fenomen değildir: anonimlik, tartışmalı fikirlerin ifadesini kolaylaştıran ve dünyanın pek çok ülkesinde muhalif olmayı mümkün kılan; iletişimin gizliliğini korumak için şifrelerin ve kodların kullanılması ile aynı derecede uzun bir tarihe sahiptir.
Tüm dünya üzerinde anonimliğin korunması, hem ifade özgürlüğü hem de mahremiyet hakkının korunmasında hayati bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Anonimlik, kişilerin kendilerini misilleme korkusu olmadan ifade etmelerini sağlar ve özellikle ifade özgürlüğünün yoğun ve ağır bir biçimde sansürlendiği ülkelerde çok önemlidir, bireylerin internet ortamında, çeşitli konularda en içten ve gerçek endişelerini açıklamalarını sağlar.
Hükümetler yasadışı faaliyetlerin yapılmasından, terörizmin kolaylaştırılmasına kadar çeşitli nedenlerle anonimliği düzenli olarak kısıtlamaya çalışmaktadır. Uluslararası hukukta anonimliğin korunması bu nedenle her zamankinden daha önemlidir.
Birleşmiş Milletler Özel Sözcüsü David Kay, dijital çağda görüş ve ifade özgürlüğü hakkının tanıtılması ve korunması hakkındaki raporunda, ifade özgürlüğü ve anonimlik konusunda, anonimlik hakkının kişilerin bilişim çağında düşünce ve ifade özgürlüğü haklarını kullanmalarını sağlayacağını, bu sebeple anonimlik hakkının devletler tarafından korunması gerektiğini belirtmiştir.
Raporda, anonimlik hakkına yönelik olarak kısıtlamalar öngören yasa taslaklarının ve politikaların, ülke vatandaşlarına açıklanması gerektiği ve hızlı bir yasama süreci olmaksızın, istikrarlı ve kabul gören bir prosedürle kabul edilmesi gerektiği belirtilmektedir.
Dünya üzerinde, anonimlik hakkını etkileyen tek şey hükümet politikaları değildir. Sosyal medya mecralarının, eylem amacıyla kullanılmasından dolayı, örneğin Facebook kişilerin muhaliflik hakkını engelleyen, “gerçek isim politikası” kuralını başlatmış, kullanıcılarının sadece gerçek adlarıyla kullanım sağlayabileceğini duyurmuş ve tüm dünya çapında büyük tepkiler almıştır.
Facebook’un gerçek isim politikasının temelinde, kullanıcıları eylemlerinden ve sözlerinden sorumlu tutabilme gerekçesi yatsa da, bu uygulama, LGBT eylemcilerin, şiddet mağdurlarının, siyasi muhaliflerin vb. grupların seslerinin gizliliğine yol açacağı sebebiyle tepkiler toplamıştır.
Anonimlik hakkı kapsamında özel hayatın gizliliği ve mahremiyet hakkı
Birleşmiş Milletler görüşlerine göre anonimlik hakkı kapsamında özel hayatın gizliliği ve mahremiyet hakkı aşağıda sayılanları kapsamaktadır:
1. Anonimlik hakkı kapsamında özel hayatın gizliliği ve mahremiyet hakkı, anonim bir şekilde internette bilgi arama ve kişisel mesajların (e-posta vb.) anonim olarak gönderilmesini kapsar.
Anonim bir bağlantı, herhangi bir internet kullanıcısı için gerekli olan birincil kişisel haktır. Anonim bir bağlantının, sunucunun bağlantının kaynağını (IP adresi / konumu) belirleyemediği veya bağlantıya bir tanımlayıcı atayamayacağı hedef sunucuya bağlantı olduğu kabul edilir.
Kullanıcılar, IP adreslerini gizlemek ve isimsiz olarak mesaj göndermek de dahil olmak üzere, İnternet üzerinde isimsiz arama yapma hakkına sahip olmalıdır. Bu durum 2016 sonbaharında, Avrupa Adalet Divanı tarafından dikkate alındı.
Şikayet, bir kullanıcı siteden ayrıldıktan sonra devlet IP adreslerinde, dinamik IP adreslerinin (dinamik IP adresi: İnternet Servis Sağlayıcısı tarafından kullanıcıya her internete bağlandığında geçici olarak atanan değişken bir ip adresi.) depolanmasıyla ilgili olarak bir Alman vatandaş tarafından yapıldı. Avrupa Mahkemesi, şikayet konusunu haklı buldu.
2. Anonim ödeme hakkı (kripto para birimleri dahil)
Bir vatandaşın yasal olarak başka bir kişiye anonim olarak fon transferi yapma hakkı olmalıdır. Ayrıca, hayır kurumunun isimsiz olması gerektiği genel olarak kabul edilir. Hayırsever kuruluşlar veya bireyler, anonimliğini sürdürmek istemek için çeşitli nedenlere sahip olabilir: finansal durumlarını ifşa etmeme arzusu veya özel olarak hedeflenmiş veya kişiselleştirilmiş yorumlar almak istememei vb.
3. Anonim içerik oluşturma ve dağıtma hakkı
Yazarın isim kullanma hakkı, eserini kendi adı altında kullanmasını veya varsayılan bir adla (takma ad) veya adsız olarak kullanma veya yetkilendirme hakkını, sağlar. Benzer bir hüküm, isimsiz olarak veya takma ad altında yayınlanan bir eserin telif hakkının, meşru tezahür tarihinden itibaren 50 yıl boyunca geçerli olduğunu belirten Bern Sözleşmesinde de yer almaktadır.
Uygulamada Anonimlik Hakkı
Anonimlik hakkının, ulus devletler tarafından zorunlu olarak yürütülmesine tabi herhangi bir uluslararası belgede doğrudan korunmadığını ve hala bağımsız uluslararası kuruluşların (başta BM) ve grupların, önerileri ve aynı zamanda gelişmiş yargı pratiğini talep edebileceğini belirtmekte fayda var. Aynı zamanda, 2016 yılında, BM İnsan Hakları Konseyi tarafından “çevrimiçi haklara” ilişkin genişletilmiş bir karar alındı, bu kararda BM Genel Kurulu, ülkelere şunları söyledi:
“Çevrimiçi gözetlemeye karşı korunmayı sağlamak ve bilgi ve fikirlerin serbest ifadesini artırmak için, Üye Devletler, İnternet kullanıcılarının kimliklerini ifşa etmeme isteklerine saygı göstermelidir. Bu, Birlik üyelerinin, ceza faaliyetlerinde yer alan kişilerin, ulusal yasalara ve İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye ve ayrıca Uluslararası Sözleşmelere uygun olarak izlenmesi amacıyla önlem almalarını ve eylemlerini koordine etmelerini engellemez.”
Adli uygulamada, AİHM (10 Ekim 2013 tarihli ve KU / Finlandiya, 02 Aralık 2008 tarih ve 2872/02, Delfi / Estonya, Ek. no:64569 / 09/02), anonimliğin önemini tekrarlamıştır. Mahkeme, anonimlik hakkını ifade ve mahremiyet hakkına dayandırmış ve açıklık, anonimlik hakkının mutlak olamayacağını ve diğer ilgi alanları, özellikle hassas grupların korunmasnı sağlamak için sınırlanabileceğini belirtmiştir:
“İnternetteki anonimlik ve gizlilik, devletlerin İnternet üzerinde işlenen potansiyel suç eylemleri mağdurlarının haklarını korumayı reddetmelerini teşvik etmemelidir. Her ne kadar ifade özgürlüğü ve haberleşmenin gizliliği öncelikli hususlar olsa da, telekomünikasyon ve İnternet servis kullanıcılarına kişisel bütünlüklerine ve ifade özgürlüğüne saygı gösterileceği garanti edilmeli, böyle bir garantinin mutlak olamayacağı ve bazen de diğer meşru zorunluluklara uyması gerektiği belirtilmelidir.”